.
( LEARNİNG DESORDER )
Öğrenme,bilginin kazanılması olarak tanımlanırsa bireyin bilgi kazanırken güçlük yaşamasıyla ortaya çıkan sorunlara da öğrenme güçlükleri denebilir.Öğrenme sorunlarının ve okul başarısızlıklarının bireyden kaynaklanan nedenleri arasında zihinsel özürler,gelişimsel bozukluklar, duyusal özürler,duygusal sorunlar,kronik hastalıklar,nörolojik özürler,ortopedik özürler,dikkat eksikliği,hiperaktivite,öğrenme bozukluğu sayılabilir.Çevreden kaynaklanan nedenler ise aile içi çatışmalar,hatalı anne-baba tutumları yaşam olayları ( okul değiştirme,kardeş doğumu vb.),sosyo-kültürel yetersizlikler,ekonomik dezavantaj,travma sonrası stres bozukluğu,okul-öğretmen sorunları,eğitim programından doğan güçlüklerdir.
Çocuklar normal ya da yüksek zeka seviyelerine sahip olup yine de öğrenemeyebilirler. Belirgin öğrenme yetersizlikleri görme,işitme,heyecanlar ya da zihinsel kapasitenin bozukluğu değildir.Bunlar,bilgi edinme ya da bu bilgiyi ifade etmede zihinsel süreç bozukluklarıdır.(Mayo Clinic,1994)
Öğrenme güçlüğü Kirk’e göre ; konuşma,dil,okuma,yazma,imla ve aritmetik alanlarından birinin veya birden fazlasının gelişmesinde gerilik,gecikme veya bozukluklar olmasıdır.
DSM IV’ te öğrenme bozuklukları,çocuğun okuma,matematik ya da yazılı anlatım testlerindeki başarısının zekasından ve sınıf düzeyinden düşük olmasıdır.Bununla birlikte diğer özellikleri şu şekilde belirlenmiştir:
- Düşük benlik saygısı
- Sosyal becerilerde eksiklik
- %40 oranında okulu terk
- Yetişkinlikte işsizlik ve uyum güçlükleri
- Konuşma gelişiminde gecikme (Bu vak’alar okuma bozukluğunda daha sıktır.)
- Gelişimsel koordinasyon bozukluğu
- Bilişsel süreçlerde (görsel algı,dil,dikkat,hafıza) bozukluk
- Genetik yatkınlık , gebelikte travma
A.B.D öğrenme Bozukluğu Komitesine göre (NJCLD) öğrenme bozukluğu,genel bir terimdir ve dinleme,konuşma,okuma- yazma,akıl yürütme ile matematik becerilerin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren heterojen bir bozukluk grubudur.Bu tanım öğrenme bozukluğu için kullanılan en yaygın tanımdır. (Korkmazlar,2003)
Öğrenme bozuklarının bir çeşidi olan disleksi gözler yardımıyla alınan imgeleri anlamlı bir lisana çevirmede beyinde ortaya çıkan bir yetenek noksanlığıdır.(Mayo Clinic,1994)
Bu bozukluğun bireyin yaradılışıyla ilgili olduğu ve MSS’nin işleyiş bozukluğuna bağlı olduğu varsayılır.Ayrıca kendini idare etme,sosyal algılama ve sosyal etkileşim sorunları da birlikte görülebilir.Bu bilgilere dayanarak öğrenme bozukluğunu;
1-) Normal ya da normalin üstünde zekaya sahip (IQ>85)
2-) Primer bir psişik bir hastalığı olmayan
3-) Belirgin bir beyin patolojisi olmayan
4-) Duyusal özrü olmayan
5-) Dinleme,konuşma,okuma,yazma,akıl yürütme ile matematik becerilerin kazanılması ve kullanılmasında önemli güçlükleri olan
6-) Kendini idare etme,sosyal algılama ve etkileşim sorunları olan
7-) Standart eğitime rağmen yaşına ve zekasına uygun okul başarısı gösteremeyen bireylerdeki durum olarak tanımlayabiliriz.
Tarihte yerlerini alan ünlüler arasında Leonardo Da Vinci,Michelangelo,Auguste Rodin, Picasso, bilim adamları Edison,Einstein,sinema yönetmeni Steven Spielberg,Walt Disney,masal yazarı Andersen,ABD başkanları Roosevelt,Wilson ve Kennedy,İngiltere Başbakanı Churchill,İkinci Dünya Savaşı’nın ünlü komutanı General Patton,Prens Charles,yazar Agatha Christie,ünlü beyin cerrahı Harvey Cushing,sinema sanatçısı Tom Cruise,Robin Williams,şarkıcı Cher,Carl Lewis,Mozart gibi isimlerde de öğrenme güçlüğü görülmüştür.(Çoluk-Çocuk,Hürriyet Gazetesi)
TARİHÇE
İlk öğrenme bozukluğu vakası 1986 yılında İngiliz hekim Morgan tarafından “konjenital kelime körlüğü” tanısıyla yayınlanmıştır.Morgan 14 yaşındaki Percy’nin yaşıtları kadar sağlıklı olduğu halde hiçbir sözcüğü doğru okuyamadığı ve hatasız yazamadığını görmüştür.Bu durumun yazılı ve basılı sözcükleri görsel hafızada depolayamamaktan kaynaklanabileceğini ileri sürmüştür.
1925’te ABD’de Dr. Samuel Orton ve arkadaşları sorunun görsel algı ve görsel hafıza alanındaki fonksiyon bozukluğuna bağlı olduğunu ve bunun gelişme gecikmesinden kaynaklandığını ileri sürmüşler ve bu duruma “ayna hali “ anlamına gelen “strephosymbolia” adını vermişlerdir.
1930-40’larda yapılan araştırmalarda öğrenme güçlüklerinin beyin hasarından kaynaklandığı ve nörolojik bir bozukluk olduğu ileri sürülmüştür.Beyindeki hasarın hafif olduğu varsayılıp “minimal beyin hasarı” tanısı kullanılmaya başlanmıştır.Sonraki çalışmalarda beyin hasarı kanıtlanamadığından,öğrenme güçlüğünün MSS’nin fonksiyon bozukluğuna bağlı olabileceği düşünülmüş “ minimal beyin disfonksiyonu-MBD” terimi ortaya atılmıştır.Bu terim,nörolojik temele dayalı öğrenme sorunlarını,hiperaktiviteyi,dikkatsizliği,impulsiviteyi ve duygusal problemleri olan çocukları tanımlamak için uzun süre kullanılmıştır.
1970’lerden sonra öğrenme güçlüklerini inceleyen her araştırmacı yeni terimler,tanımlar,kavramlar ortaya atmıştır.Bazı araştırmacılar özellikle primer sorun alanına odaklanıp bunu açıklayan terimler kullanmışlardır.Okuma Bozukluğu için disleksi;yazı bozukluğu için disgrafi,aritmetik bozukluk için diskalkuli gibi.Günümüzde de bu terimler halen kullanılmaktadır.(Korkmazlar,2003)
SINIFLANDIRILMASI
Özel Öğrenme Güçlüğü DSM IV’te dört grupta incelenir.
1-) Okuma Bozukluğu (Disleksi)
2-) Aritmetik Bozukluğu (Discalculi)
3-) Yazılı Anlatım Bozukluğu (Disgrafi)
4-) Başka türlü adlandırılamayan öğrenme bozuklukları.
Gallakher ve Kirk’in sınıflandırmasına göre;
1-Gelişimsel Öğrenme Bozuklukları:
Çocuğun akademik anlamdaki başarısı için önceden kazanılmış olmasına gereksinim duyulan dikkat,hafıza,algı,motor,dil ve düşünme becerilerindeki bozukluklar.Örneğin 6 yaşına gelen tüm normal çocuklar artık bir eğitim alabilecek zihinsel gelişim düzeyine gelirler,okula giderler ve ilk öğrendiği şey okumaktır.Öğrenme Bozukluğu adı verilen sorunu yaşayan çocuklarda ise henüz bu hazırlık tamamlanmamıştır.
2- Akademik Öğrenme Bozukluğu:
Okuma,yazma,aritmetik,harfleme ve yazılı anlatım gibi okulda kazanılan becerilerdeki sorunları içerir.Akademik güçlükler sıklıkla gelişimsel bozukluklardan kaynaklanır.
BAKER VE Ark.da:
1-) L(Language)-Tip Disleksi:Sol hemisfer fonksiyon bozukluğuna bağlı okuma güçlükleri bu grupta yer alır.bu çocukların okuma hızı normaldir ama atlama, ekleme, değiştirme türünde hatalar yaparlar.
2-) P (Perceptive)-Tip disleksi:Sağ hemisfer fonksiyon bozukluğuna bağlı görsel algı kusurları olan çocuklardaki okuma sorunları bu tipe girer.Bu çocukların okumaları yavaştır.Eksik bırakma ve tekrarlama hataları yaparlar.(Akt:Kulasızoğlu,2003)
ÖZEL ÖĞRENME BOZUKLUĞUNUN DİĞER ADLARI
Okuma güçlüğü,okuma geriliği,primer okuma geriliği,legasteni,disleki,gelişimsel okuma geriliği,öğrenme güçlükleri,akademik beceri bozukluğu,algı bozukluğu,özel öğrenme bozukluğu,dikkat bozukluğu olarak da adlandırılmaktadır.
Okuma bozukluğu è Disleksi,legasteni
Yazı bozukluğu è Disgrafi
Matematik bozukluğu èDiskalkuli,aritmasteni,
Aritmetik bozukluğu
Öğrenme Güçlüğü < —–> Öğrenme Bozukluğu
Öğrenme güçlüğü daha çok bir özür ve sorunun eğitimsel yönünü belirtirken;öğrenme bozukluğu patoloji,etiyoloji,tedavi yönlerini vurgulamaktadır.Bazı araştırmacılarda öğrenme bozukluğu terimi kullanılırken sorunu zeka geriliğinden ayırt etmek amacındadırlar.(Korkmazlar,2003)
Öğrenme Güçlüğü terimi nedir,ne değildir?
Öğrenme Güçlüğü terimi algı bozuklukları,beyin hasarı,MBD (Minimal Beyin Disfonksiyonu),disleksi ve gelişimsel afaziyi kapsarken,görsel,işitsel ve motor alandaki özürler,zeka geriliği,emosyonel bozukluk,çevresel,kültürel,ekonomik dezavantajlardan kaynaklanan öğrenme sorunlarını kapsamaz.( Akt:Korkmazlar.2003)
EPİDEMİYOLOJİ
Öğrenme bozukluğunun tanımı ve sınıflandırılmasındaki tartışmalar ile her vak’anın çok farklı özellikler göstermesi metodolojik güçlükler doğurduğundan araştırılması oldukça zor bir konudur.Hem bu nedenle hem de zaman ve para açısından ekonomik olması nedeniyle bu alandaki epidemiyolojik araştırmalar kısıtlıdır.Bu nedenle öğrenme bozukluğunun kesin görülme sıklığı bilinmemektedir.Literatürdeki öğrenme bozukluğu sıklığını okula devam eden çocuk nüfusunun %1 (Çin) ile %33’ü (Venezuella) arasında değiştiği ve sıklık medyanının % 8 olduğu bildirilmektedir.(Akt:Korkmazlar,2003)
Öğrenme bozukluklarının ABD’de okul çağına gelen çocukların % 5-20’sinde vuku bulduğu düşünülmektedir.Ancak problemin boyutunu belirleme hususunda geniş ölçekli bir çalışma yapılmamıştır.(Mayo Clinic,1994)
Disleksinin görülme sıklığı % 8-10 arasında olduğu kabul ediliyor.Gelişimsel okuma bozukluğu olarak da tanımlanan disleksiye erkek çocuklarda kızlara oranla dört kat daha fazla rastlanıyor. (Saygın,2003) Okul çağı çocuklarının %2 ile %10 arasında değişen oranlarda öğrenme yetersizliğine sahip olduğu,%60-80 oranında da daha çok erkeklerde rastlanmıştır.Lerner’in (1993) Amerikan Eğitim Dairesi’nden aldığı bilgiye göre de öğrenme yetersizliği olanların % 72’si erkeklerden,%28’i ise kızlardan oluşmaktadır.(Akt:Şenel Günayer,1998)
Ancak son zamanlarda kızlarda da erkeklerdekine yakın oranlarda görüldüğünü bildiren yayınlar da vardır.
ETİYOLOJİ
Öğrenme Bozukluğunun nedeni henüz aydınlığa kavuşamamıştır.Bununla beraber yapılan çok sayıda araştırmanın buluştuğu bazı etiyolojik etmenler vardır:
1-) Beyin Hasarı:Hamilelik,doğum ya da doğum sonrası ilk aylarda bazı risk faktörleri MSS’yi olumsuz etkilediği bildirilmektedir.Risk faktörleri ciddi derecede etkili olduğunda ve bebeğin ölümüne,orta derecede beyin hasarı,celebral palsy,epilepsi ya da zeka geriliklerine yol açabilmektedir.Hafif düzeyde hasar ise öğrenme bozukluğuna,gelişimsel sapmaya,hiperaktiviteye neden olabilmektedir.
2-)Genetik-Kalıtımsal Etmen:Bazı araştırmacılar öğrenme bozukluğu olan çocuk ve gençlerin % 25-60 ında sorunu genetik olduğunu bildirmişlerdir.
İkizlerde özel öğrenme güçlüğü olma olasılığı yüksektir.Tek yumurta ikizlerinde daha çoktur.Araştırmalarda kardeşlerde benzer sorunlar olma olasılığı yüksek bulunmuştur.Ayrıca bu güçlüğe sahip olan çocukların anne-babalarında benzer sorunların olma olasılığı normal popülasyondan 5-12 kat fazladır.(Erman,Ağustos 2002)
3-) Nörolojik Fonksiyonlarda Bozukluk:Bazı araştırmacılar öğrenme bozukluğunun birden çok alandaki işlevsel bozukluğa bağlı olduğunu ileri sürmekte ve öğrenme sürecini açıklamak için dört aşama ortaya koymaktadır.
a-) Input ( Giriş ) Aşaması:Gelen bilgilerin,uyarıların duyu organlarından beyne girmesi,algılanmasıdır.Bu aşamadaki bozukluklar görsel,işitsel,mekansal,dokunsal algı bozukluklarına yol açabilir.Kişi harfleri ters dönmüş,b ‘yi d,6’yı 9,u’yu n gibi algılayabilir.Tüm sözcüğü ters çevirebilir; çok-koç ,ev- ve gibi.İşitsel algı sorununda benzer sesleri karıştırır;b-m,f-v gibi.Yönergeleri dinleyemez,duymuyor görünür.Sağ-sol karıştırma,mekanda pozisyon algılama güçlüğüne bağlı ip atlayamama,top oynayamama gibi sorunlar sıktır.
b-) Entegrasyon ( İşlem ) Aşaması:Gelen bilginin kaydedilmesi,organize edilmesi,anlaşılması ve işleme konup yorumlanmasıdır.Bu aşamada sıraya koyma ,soyutlama ve organizasyon gerçekleşir.Öğrenme bozukluğunda bunlardan birinde ya da tümünde bozukluk söz konusudur.Günlerin,ayların,alfabedeki harflerin sıralarının karıştırılması tipiktir.
c-)Bellek(Depolama) Aşaması: Bu aşamada ,anlaşılan bilgi tekrar kullanılmak üzere depolanır.Öğrenme bozukluğunda daha çok kısa süreli bellek bozukluğu görülür.Kısa süreli işitsel-görsel bellek bozuklukları genellikle birlikte ortaya çıkar.
d-)Output (Çıkış) Aşaması: Beynin bilgiyi mesaj olarak hücrelere,kaslara, dil ya da motor etkinlik alanlarına göndermesi sürecidir.Öğrenme bozukluğu olan çocuk ya da genç dil alanında kendini ifade ederken ,okurken,motor alanda yazı yazarken,ip atlarken,bisiklete binerken güçlük yaşar.
OKUMA GÜÇLÜĞÜ İLE BAZI DEĞİŞKENLER ARASINDAKİ İLİŞKİ
1-)Fonolojik Farkındalık:Okuma güçlüğü olanların konuşma seslerini fark etmedeki sıkıntılarından okuma problemleri yaşadıkları düşünülmektedir.Okuma güçlüğü olan çocukların yaptıkları hatalar daha çok fonolojik bilginin algılanmasındaki (girişindeki) güçlüklerin göstergesidir. Dislektik çocukların başı ya da sonu benzeyen kelimeleri normal çocuklara oranla fark etmeleri de daha güçtür.Okuma güçlüğü olanların genel analitik yeteneklerinin ,yetersiz olmadığı fakat sesleri analiz etmeye ilişkin becerilerde yetersizlikler olduğu belirtilmiştir. Yapılan bazı araştırmalara göre fonolojik yetersizlikleri olan çocuklar konuşulan kelimelerin parçalardan oluştuğunu anlayamamaktadırlar ve bu parçaların yazılı dildeki karşılıklarını da keşfedememektedirler.(Akt:Şenel,Günayer,1998)
2-)Konuşma:Fonolojik işlemlerdeki sıkıntılar yalnızca okumayı değil ,konuşmayı da etkilediğinden dil ve konuşma problemi olanların ,olmayanlara oranla 6 kat daha fazla okuma güçlüğüne sahip oldukları belirtilmiştir.Okuma güçlüğü olan çocukların telaffuzlarında ,özellikle de çok heceli kelimeleri söylemelerinde sıkıntılar vardır.Okuma güçlüğü olan çocukların uyaklı kelimeleri belirlemede ve kısa süreli bellekte sözel bilgileri saklayabilmede yetersizlikleri vardır.Konuşma problemi olan ve geç konuşan çocukların ileride öğrenme yetersizliği ve okuma güçlüğüne sahip olma olasılıkları daha fazladır.Bunun yanında okuma güçlüğü olan kişilerde dil sürçmeleri görülebilir.Okunmak istenen kelimenin yerine başka bir kelime konulur.Buna “paralexia” denir.(Akt:Şenel,Günayer,1998).
3-)Sosyo-Ekonomik Düzey:Her ne kadar okuma güçlüğünün DSM IV de kabul edilen tanımına ters düşse de disleksinin sosyal nedenlerle açıklanabileceği de öne sürülmüştür.Hewison(1983) okuma güçlüğünü sosyal nedenlerden ötürü yaşanan bir problem olarak tanımlamıştır.Okuma güçlüğünün daha çok ev ortamıyla ve bu ortamda bulunan veya bulunmayan bazı özelliklerle ilgili olduğunu belirtmiştir. Scarborough(1989) ise yaptığı araştırmada sosyo ekonomik düzeyle okuma arasında anlamlı bir ilişki olmadığını belirtmiştir. .(Akt:Şenel,Günayer,1998).
4-)Cinsiyet:Değişik ülkelerde farklı tanı ölçütleriyle yapılmış araştırma sonuçlarına göre okuma güçlüğünün %1 ile %20 arasında değişen oranlarda ve daha erkeklerde görüldüğü gözlenmiştir.Yapılan bazı araştırmalarda kız ve erkek öğrenciler arasında okuma ,kelime dağarcığı,dinleme ve anlama açısından fark bulunmamıştır.Scarborough (1989) da yaptığı çalışmada okuma ve cinsiyet arasında anlamlı bir ilişki olmadığını saptamıştır.
5-)Kısa Süreli Bellek: Okuması kötü olanların ,hem yazılı hem de sözel materyallerdeki cümleleri hatırlamada ,birleştirmede ,sayıları,kelimeleri sıralamada ya da sesleri kodlamada sıkıntıları olduğu belirtilmiştir.Dislektiklerin;harf,kelime,sayı ve cümle listelerini kısa –süreli hatırlamada normallere göre daha az başarılı oldukları bulunmuştur. .(Akt:Şenel,Günayer,1998).
6-) Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEAHB):Okuma güçlükleri dil yeteneğindeki ve özellikle fonolojik farkındalıktaki yetersizlik ile açıklanmakta fakat bu yetersizlik durumu diğer dil veya bilişsel yetersizliklerle olduğu kadar DEAHB ile de bir arada görülebilmektedir.bu durum okuma güçlüğünü olumsuz olarak etkilemektedir. .(Akt:Şenel,Günayer,1998).
ÖĞRENME BOZUKLUĞUNUN BELİRTİLERİ
Okul Öncesi Dönem:
Özel öğrenme güçlüğü okul öncesi dönemde bazı belirtilerle kendini göstermeye başlar.Ancak bu dönemde tanı koyulması güçtür.
1-) Dil gelişimindeki gecikmeler ve konuşma bozukluğu: Konuşmayı öğrenmede,kelimeleri doğru telaffuz etmede güçlük.Kelime dağarcığının yavaş gelişmesi,kelime hazinesinin sığ olması.Anlatımda zorlanma,az konuşma.
2-) Zayıf kavram gelişimi:Büyük-küçük,ince-kalın,alt-üst,iç-dış,önce-sonra gibi kavramları öğrenememe,karıştırma.
3-)Yetersiz motor gelişim:Öz bakım becerilerini öğrenmede güçlük,düğme iliklemeyi öğrenememe,beceriksizlik,sakarlık,çizim ya da kopyalamaya karşı isteksizlik.
4-) Bellek ve dikkat problemleri:Sayıları,alfabeyi,haftanın günlerini öğrenmede güçlük.
İlkokul Dönemi:
1-) Akademik başarı:Bu çocuklar birçok alanda zeki görünmelerine rağmen akademik açıdan başarısızlık yaşarlar.Kimi derslerde başarı yüksekken kimisinde başarı düşüktür.Bu durum aileyi ve öğretmeni şaşkınlığa düşürür.
2-) Okuma becerisi (Disleksi):Disleksisi olan çocuklar 1.sınıfta okumayı yaşıtlarına göre daha zor ve geç öğrenirler.Daha sonraki sınıflarda ise yaşıtlarına göre okuma becerisi daha zayıftır.Harf-ses uyumu gelişmemiştir.Bazı harflerin seslerini öğrenemez.Harfin sesi ile şeklini birleştiremez.Sözcükleri hecelerken ya da harflerini ayırırken zorlanır.Sınıf düzeyinde bir parçayı okuduğunda anlamakta zorlanır.Başkasının okuduklarını daha iyi anlar.
3-) Yazma becerisi:1.sınıfta yazmayı öğrenmede zorlanır ve gecikirler.Bazı harf,sayı ve sözcükleri ters yazar ya da karıştırırlar (soba-sopa,b-d,m-n,2-5,ğ-g).yaşıtlarına göre el yazısı okunaksız ve çirkindir ve sınıf düzeyine göre daha yavaş yazarlar,yazım ve noktalama hatası yaparlar.Bazı harf ve heceleri atlarlar.Kelimeleri gereksiz parçalara bölerek yazarlar.(ka lem,ya pa bilmek tedir)Tahtadaki yazıyı defterine çekerken ya da öğretmenin söylediğini yazarken zorlanır.Düşüncelerini kağıda dökmekten kaçınır.Sözel olarak ifade etmeyi tercih eder.
4-) Aritmetik beceriler:Aritmetikte sayı kavramını anlamakta güçlük çekerler.Bazı aritmetik sembolleri öğrenmekte zorlanırlar ve karıştırırlar.Sınıf düzeyine göre çarpım tablosunu öğrenmekte geri kalırlar.Dört işlemi yaparken yavaştırlar.Parmaklarını sayar,yanlış yaparlar.Problemi çözüme götürecek işleme karar veremezler.Yaşına uygun problemleri çözerken otomatik cevaplar veremezler.Bazen matematiği zihinden çözerler ama yazmakta güçlük çekerler.Anaokulunu bitirdiğinde ev telefonunu halen ezberleyememişlerdir. Miktar ve para hesabını yapmada zorluk,eldeli hesaplarda başarısızlık,sayma hataları yapma,cetvel,pergel gibi araçları kullanamama,geometrik şekilleri çizememe gibi belirtiler de görülür.
5-) Çalışma alışkanlıkları:Ev ödevlerini yaparken yavaş ve verimsizdirler.Ödevlerini yaparken hep birilerinin yardımına ihtiyaç duyarlar.Çok çabuk sıkılırlar ( Özellikle yazarak çalışırken) .Çabucak sinirlenebilirler.Öğrenme stratejileri eksiktir.
6-) Organize olma becerileri:Yazarken sayfayı düzgün kullanamaz,yırtar.fazla satır aralıkları bırakır.Sayfanın bir kısmını gereksiz yere boş bırakır.Zamanını iyi ayarlamakta güçlük çeker.Zaman kavramı yeterince gelişmediği için ne kadar zamana ihtiyacı olduğunu kestiremez.Başladığı bir işi zamanında bitirmekte güçlük çeker.Sorumluluklarını tam olarak yerine getiremezler.Odaları genellikle dağınıktır.Defter,kalem,silgi gibi araçlarını kaybeder.
7-)Oryantasyon-Yönelim becerileri:Alt-üst,ön-arka,sağ-sol gibi kavramları karıştırırlar. Yönlerini bulmakta zorlanırlar.Dün,bugün,önce,sonra gibi zaman kavramını karıştırırlar.Mesela “Hangi aydayız?” deyince “Perşembe “ diyebilirler.Saati öğrenmekte zorluk çekerler.
😎 Sıraya koyma becerisi:Okuduğu bir öyküyü anlatırken nereden başlayacağını bilemez.Sayıları ve harfleri sıraya koymakta güçlük çekerler.Haftanın günleri,ayları karışık sorulduğunda söylemekte güçlük çekerler.Mesela “ Pazardan sonra hangi gün gelir?” diye sorulduğunda düşünürler hemen cevap veremezler.Sırayla söylenmesi gereken harflerin ve rakamların sırasını karıştırırlar.
9-) Sözel ifade becerileri:Bazı harflerin seslerini doğru olarak telaffuz edemezler.(r,ş,j) esprileri anlamakta zorluk çekerler.sınıfta sözel katılımları azdır.Konuşurken düzgün cümle kuramazlar.
10-) Motor beceriler:Sakardırlar,sık sık düşer ,yaralanırlar.İp atlama,top yakalama gibi işlerde yaşıtlarına oranla daha beceriksizdirler.Kaşık kullanma,ayakkabı,kravat bağlamakta zorlanırlar.Yaşıtlarına göre çizgileri ve çizimleri kötü ve dalgalıdır.Harflere şeklini vermekte güçlük çekerler.Okunaksız yazarlar.
*Bu belirtilerin hepsinin bir arada bulunması gerekmez.Her çocuğun kendine özgü bir profili vardır
TANI
Disleksi genellikle çocukluk döneminde okula başlanan yaşlarda fark edilen bir bozukluktur.Öğrenme bozukluğu bir hastalık değil,zihinsel süreçlerde bir farklılıktır.Uzmanlar özel öğrenme güçlüğü tanısı koymada güçlük çekerler.Çünkü; bu farklılığa sahip olan çocuklarda belirtiler farklı farklıdır. Fakat ortak özellik aynı yaş ve sınıf düzeyindeki çocuklara nazaran okuma düzeyinin düşük olmasıdır.Tanı koyma sürecinde çok titiz davranılmalıdır.
1-Psikiyatrik Değerlendirme:
Bu değerlendirme sürecinde bir psikopatoloji olup olmadığı belirlenir.Psikiyatrik muayenede öğrenme, okul ve/veya uyum sorunlarının hangisinin primer hangisinin seconder olduğunu ayıt temek planlanacak terapinin yönünü belirlemeye ışık tutar.Örneğin; depresyon , anksiyete bozukluğu, yaygın gelişimsel bozukluk, hiperaktiviteli/hiperaktivitesiz dikkat bozukluğu olan vakalarda öğren prolemleri ve okul başarısızlığı sık görülür.(akt:korkmazlar,2003)Böyle tablolarda öğrenme güçlüklerinin primer mi, seconder mi olduğuna bakmak önemlidir.
2-Tıbbi Değerlendirme:Bireyin sağlık durumunda öğrenme yetersizliğini etkileyen bir faktör olup olmadığını belirlemek için gereklidir. Göz , kulak sorunları, nörolojik hastalıklar, kronik çocuk hastalıkları(astım, diyabet vb.) öğrenmeyi olumsuz etkileyebilir.Ayrıca bedensel olarak sağlıksız bir bireyde motivasyon ve konsantrasyon olumsuz etkileneceğinden öğrenme, dikkat ve performans sorunları da tabloya eşlik edebilir.Yapılan araştırmalar astım, diyabet, kanser gibi hastalığı olan vakalarda gerek hastalığa gerekse kullanılan ilaçlara bağlı olarak öğrenme güçlükleri, dikkat ve uyum sorunları görüldüğünü ortaya koymuştur.(akt:korkmazlar,2003)Belirgin bir patoloji bulunmadığını belirlemek amacıyla gerekli muayeneleri yapmak tanının parçasıdır.
3-Psikopedagojik değerlendirme:Bu değerlendirmede bilişsel, akademik, nöropsikolojik işlevler incelenir.Değerlendirmede anne, babayla ,çocukla, okul rehber öğretmeniyle görüşülür. Hangi alanlarda bozukluk olduğunu saptamak amacıyla çeşitli test tekniklerinden yararlanılır. Bu inceleme sonuçları vakanın hem yetersiz hem de güçlü olduğu alanları ortaya çıkarır, hangi sorunlara psikopedagojik terapi uygulanacağına karar verilmesini de sağlar. Yapılan pek çok çalışmada öğrenme bozukluğu alanında en sık kullanılan ve tanı değeri belirlenen testler arasında WISC-R zeka testi,Bender-Gestalt Görsel Motor Testi, Frostig Gelişimsel Algı Testi,ITPA,Peabody,WRAT başta gelmektedir.(Korkmazlar,2003).
TEDAVİ
Öğrenme bozukluğunun sağaltımında ilaç tedavisi kullanılmaz,tedavi eğitimle gerçekleşir.Ancak hiperaktivite veya dikkat eksikliği gibi durumların varlığında ilaçla destek sağlanır.(Mayo Clinic,1994)
Öğrenme güçlüğü olan çocuk ve gençlerin eğitimi sadece normal sınıf müfredat programı ve özel derslerle gerçekleşememektedir.Tanı konulup değerlendirme yapıldıktan sonra oluşturulan özel eğitim programıyla ve psikopedagojik yaklaşımla yapılacak eğitsel terapiyle öğrenme gerçekleşebilmektedir.Terapinin başarısı vak’anın çok iyi değerlendirilmesine bağlıdır.Psikolojik terapi yapılmazsa öğrenme bozukluğu kendiliğinden düzelmemektedir.Terapinin amacı;her çocuğun ihtiyacı doğrultusunda öğrenme deneyimleri kazanmasını sağlamaktır.Tanı sonucunda özel bir eğitim programı oluşturulur.
Tedavi sırasında uygulanacak psikopedagojik programın ilkeleri:
1-) Sorunla ilgili öncelikle ebeveyni bilgilendirmek.
2-) Çocuğun öğretmenini varsa PDR servisini bilgilendirmek ve işbirliği yapmak.
3-) Yetersiz,sorunlu olan becerileri geliştirici özel eğitim programı hazırlamak,hedefleri saptamak.
4-) Terapi programı uygulanırken adımların küçükten büyüğe,kolaydan zora,yakın hedeflerden uzak hedeflere doğru pekiştirilmesine dikkat etmek.
5-) Geri bildiren,farkına vardıran,düzelttiren bir yaklaşımla çocuğun hatasını fark edip düzeltmesine fırsat vermek.
6-) Anne-babayı,çocuğun öğrenme,ders çalışma,davranış ve alışkanlıklarındaki sorunlarla nasıl baş edecekleri konusunda eğitmek,onlara danışmanlık yapmak.
7-) Öğrenme güçlüğüne eşlik eden benlik saygısı,sosyal beceriler ve duygusal-davranışsal sorunlar için bireysel-grup terapiye yönlendirmek.
😎 Periyodik olarak değerlendirmek,devam eden sorunlar için yeni programlar hazırlayıp yeni hedefler belirlemek.
Öğrenme bozukluğu olan çocuğun – gencin psikopedagojik terapisinde en sık başvurulan eğitim program ve stratejilerinin başlıcaları:
1-)Kephart’ın Algısal-Motor Modeli: Ona göre öğrenme bozukluğu olanlarda kaba motor,ince motor görsel algı ve beden imajının geliştirilmesine önem verilmektedir.Tedavisinde kaba motor çalışmalarda yürüme tahtası, ritmik hareketler önemlidir.
2-)Getman’ın Eğitim Programı: Gelişimci görüşe dayanır.Getman’ın eğitim programında genel koordinasyon,denge,el-göz koordinasyonu,göz hareketleri,şekil tanıma, görsel hafıza egzersizleri ağırlıktadır.
3-)Frostig Eğitsel Terapi Yaklaşımı: Görsel algıya ve dikkate önem verir.Algısal becerilerin otomatikleşmesi için sürekli tekrarlanması gerekir.Uygun algılama için gerekli olan unsur da dikkattir.Örneğin; çocuk “ b” harfinin şeklini öğrenirken harfin şekline ve çizgilere dikkatini yoğunlaştırmalıdır.Bu nedenle dikkat yoğunlaştırma eğitimi algı becerisinin eğitimi kadar önemlidir.
4-) Piaget’in Bilişsel Gelişim Kuramı: Bu kuramdan özellikle erken tanı konulabilmesi için yararlanılabilir.Çünkü her gelişim dönemine ait bir gelişim ödevi vardır ve normal birey bunları yerine getirir.Bunlar için algılama önemlidir.Terapide de algının geliştirilmesine yönelik davranılmalıdır.
5-)Duyulara Dayanan Akademik Terapi: Görsel,işitsel,kinestetik duyulara dayanan pedagojik yaklaşımdır.Çocuk bir harfi görür,adını duyar,söylerken parmağıyla üzerinden gider,söyleyerek yazar.Bu teknikte okuma ve yazma eğitimi beraber gider.
6-)Vallet’in Psikopedagojik Terapi Programı: Gelişimci görüşe dayanır.Kaba motor,duyusal motor entegrasyon,algısal- motor,dil-kavram,sosyal gelişim alanlarını geliştirecek çok sayıda alıştırma içerir.
* Her yaklaşımın kuvvetli ve zayıf yönleri olması nedeniyle eklektik yaklaşımın daha yararlı olduğu belirtilmiştir.( Gearheart,1986)
* Son yıllarda psikopedagojik değerlendirme ve terapide bilgisayar programları ve nöro-feedback de önemli rol oynamaktadır.Bu konuda California ve Rutgers Üniversitelerinin koordine çalışmaları sonucu dil,öğrenme bozukluklarını tedavi etme ve heceleri anlaşılır hale getirmek amacıyla bir bilgisayar oyunu geliştirilmiştir.2002 Ocak ayında Science dergisinde yayınladıkları bu araştırmanın bir örneklem üzerinde başarılı olduğunu ölçmüşlerdir.
Bu çalışmada ; da,ba,ta,ka gibi birbirine benzeyen heceler %50 uzatılarak kulaklıkla bilgisayar başında oturan çocuğa iletiliyor ve çocuktan tekrar etmesi isteniyor.Doğru söylemeleri sonucunda ödül alıyorlar.Oyun aşamalı olarak zorlaşıyor.
Avrupa eğitim sisteminde çocuğun derslerinde ilerlemesi okul ve aile işbirliğine bağlıdır.amaç öğrenciyi müfredata uygun olacak sınıf düzeyine getirmektir.Amerika’da ise öğretmen sınıfta ders verirken tek bir anlatım metoduna bağlı kalmaz.Her yetenek ve zeka düzeyine uygulayabileceği pek çok metodu vardır.Öğrenciyi tek bir programa ve aynı sürede başarmaya zorlamak yapılacak en büyük eğitim hatasıdır.
Amerika’da okuma-yazma ,ders çalışma zorluğu çeken,ailevi ve sosyal sorunları da olan çocuklara ,sorunlarını inceleyerek yol gösteren yardımcı olan pedagojik kurumlar vardır.Bu kurumlar herhangi bir nedenle okula uyum sağlayamayan öğrencilerden sorumludurlar.Sınıflarda derslerle sorunu olan öğrencilere kurumun remedial öğretmenleri yardımcı olur.bu da yeterli olmazsa remedial öğretmenin ve sınıf öğretmeninin hazırladığı özel eğitim programı okulda sonra çocuklara teker teker uygulanır.(Ataç,2003).
Bu eğitim sistemi sonuçta en zor anlayan öğrenciye bile başarıyı tattırmış olur.başarı her çocuk için en etkili motivasyondur.Çocukların ilgisini,dikkatini olumlu yönde etkileyerek onların özgüven kazanmalarını sağlar.
Avrupa eğitim sisteminde çocukların bireysel ilgi alanlarına eğilinmez.Her veli çocuğun ders programını ,ev ödevlerini takip etmek zorundadır.Eğer çocuk zorluk çekiyorsa aile de onunla birlikte çalışmak zorundadır.
Ancak evdeki bu yardım her zaman başarılı olmayabilir.Çünkü yardım pek çok faktöre bağlıdır.Mesela annenin pedagoji bilgisi ve aile-çocuk ilişkisinin niteliği önemlidir.Eğer ebeveyn otoriter biriyse öğrenme tehlikeye girer.Çocuk öğrenmeyi reddedici bir tutum içine girebilir.Böyle durumlarda çocuğun tanımadığı ve bu konuda uzman birinin yardımı daha iyi olur.
Başarısız öğrenciler için derslerine yardımın yanında pedagojik önlemlere mutlaka gerek duyulur.Çünkü başarısız öğrenciler ve pedagojik sorunlar hep bir arada bulunur.Derslerine çalışmak istemeyen,yeterli not alamayan çocuklar öğretmene ve derslere karşı düşmanca bir tavır sergiler.Hayal kırıklıkları onlarda korku,suçluluk,çekingenlik yaratır.Kendi değer ve becerilerinden şüphe duyarlar.Cesaretlendirilmeye,yüreklendirilmeye muhtaçtırlar.Bu amaçla pedagojik yardımcı derslerde çocuklarla ilk önce çeşitli oyunlar oynanır.Yap-boz tahtaları,çocuk-dünya oyunu,kukla tiyatrosu,resim boyama gibi yaratıcı oyunlardır.Bu oyunlarda amaç çocuğun disipline edilmesi,temiz,düzgün çalışması değildir.Tek amaç başarısızlığın çocuklara verdiği agresiviteyi açığa çıkarmak,onları nefret-şiddet duygularından arındırmak ve rahatlatmaktır.Bu arada çocuğu rahatsız eden temel sorunla ilgili ipuçları elde edilir.
TÜRKİYE’DEKİ DURUM
Ülkemizde özel öğrenme güçlüğü olan çocuklar özel çabalarla sınırlı sayıdaki,çocuk ruh sağlığı merkezlerinden bireysel psikopedagojik yardım almaktadırlar.Bu kişiler normla ya da normalin üzerinde zekaya sahip oldukları halde zihinsel özürlüler kadar şanslı değiller.(Bunda özel öğrenme güçlüğü kavramının yeni yeni gelişmesi ve tam olarak ne tür önlem alınabileceği ve nasıl tanılandırılacağı konusunda geniş bilgiler olmamasıyla da ilişkilendirilebilir.Sorunun çok net olarak karşımıza çıkmaması ve bu durumun zamanla düzeleceği inancının olması da bunda etkili olabilir.)
1992’deb bu yana RAM’larda çalışanlara yönelik bu konuda hizmet içi eğitimler düzenlenmektedir.Fakat bunlar yeterli değildir.MEB’in 2000 yılında yayınladığı yönetmelikte öğrenme bozukluğu olan öğrencilere bazı ayrıcalıklar tanınmaya başlanmıştır.Üniversite düzeyine gelmiş öğrenme bozukluğu olan çok sayıda genç ilgilenilmeyi beklemektedir.
Nevşehir’de özel öğrenme güçlüğü olan ilköğretim çağındaki çocuklara yönelik 8 ayrı merkezde oluşturulan özel eğitim sınıflarında eğitimci olmaması nedeniyle öğrenime başlanamamıştır.105 öğrenci için açılmış özel eğitim sınıflarına sadece 2 eğitimci atanmış ,bu nedenle 105 öğrencinin sadece 16’sı bu hizmetten yararlanabilmektedir.(www.yenisafak.com)
AİLE VE ÇOCUK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Öğrenme bozukluğunun ortaya çıkma nedeni ne olursa olsun önemli olan ailelerin ve eğitimcilerin sorunun varlığını kabul edip çözüme yönelmesidir.Bazen aileler bu durumu kabullenmeyebiliyorlar.Bu çocukların aileleri doğal olarak diğer anne-babalara göre farklı duygular yaşarlar.Kimisi sorunu dışarıda görür ve çözümü okul-öğretmen gibi dış etmenleri değiştirmekte arar,kimisi suçluluk duyar,kızgınlık hisseder.Bu durum anne-babaları depresyona dahi sürükler.Bu durumda aileye bunun bir hastalık değil ,gelişimsel bir farklılık olduğu anlatılmalıdır.Çocuk ve anne-baba açısından en önemli yaklaşım anne-babanın,sorunun varlığını kabul ederek çocuğa yardım yoluna geçebilmelidir.En uygun ve yeterli yardımın verilebilmesi şansı, “Evet benim çocuğumda öğrenme bozukluğu var.” diyebilmeyi yürekten başarmayla artar.Aksi taktirde tedavide gecikme çocuğun hayatında önemli bir zamanın kaybolması riskini doğuruyor.Bu nedenle çocukta ruhsal zarara yol açmamak için sınıf tekrarı yaptırılmamalıdır.
Normalde 6 yaşına gelen tüm çocuklar artık eğitim alabilecek zihinsel gelişim düzeyine erişmişlerdir.Öğrenme bozukluğu olan çocuklarda ise bu hazırlık tamamlanmamıştır.Öğrenmeye yardım eden zihinsel organizasyon yeterli değildir.Bu durum ailede ve okulda tanınmadığı için ailede bir şaşkınlık,çocukta ise anlaşılamama duygusu ortaya çıkar.Çocuk tüm çabasına rağmen başaramıyor ve bu konuda ailesinden destek alamıyorsa öğrenilmiş çaresizlik yaşayabilir ve bu da çocukta olumsuz benlik algısına neden olur.Bununla birlikte çocuk hırçınlaşıp huysuzluk edebilir.
ÖNERİLER
Bozukluğun nedenleri araştırılmalı:Başarısızlığından dolayı çocuk suçlanmamalı, yargılanmamalı. Sorunun beyindeki yapısal,işlevsel bir farklılıktan kaynaklandığı unutulmamalıdır.
Özel öğrenme güçlüğü özel bir uzmanlık gerektirir.Bu yardım öğretmenlerden beklenmemelidir.Gerekli tıbbi ve psikolojik ölçümler yapılmalı,psikoeğitim ve psikiyatrik destek sağlanmalıdır.
Çocuğun öğretmeniyle ve ailesiyle ortak bir çalışma programı geliştirilmelidir.
Çocuğun tüm özelliklerinin,kapasitesinin ve sınırlılıklarının bilinmesi ve çocuğun olduğu gibi kabul edilmesi gerekir.
Eğitsel tedavi yavaş ilerleyen,uzun zaman sonra ( En az 6 ay-1 yıl) sonuç veren bir tedavidir. Bu nedenle sabırlı ve olumlu bir tutum içinde olunmalıdır.
Çocuğa karşı güdüleyici ve teşvik edici olunmalıdır.Çocuk yüreklendirilmeli ,ona kendini bulması ve kendine güvenebilmesi için desteğin hissettirilmesi gerekir.
Dikkati çabuk dağıldığından çalışmalar kısa tutulmalıdır.
Çocuğun çalışma becerilerini geliştirmek için ev egzersizleri yaptırılmalı ve sorumluluklar verilmelidir.Günlük işlerde olaylara katılımı sağlanmalıdır.Bu davranışlar çocuğun benlik saygısını arttıracaktır.Ancak kapasitesinin üzerinde ödevler,görevler ve sorumluluklar verilirse çocuk kendini başarısız hissedip,olumsuz değerlendirebilir.
Çocuk yaşayarak öğrenir.Okulda kazandığı beceriler evde çeşitli oyunlar ve etkinliklerle pekiştirilmeli,hatırlamayı ve tekrarlamayı gerektiren basit hafıza oyunları oynanmalıdır.
Çocuk farklılıklarıyla olduğu gibi kabul edilmeli,başkalarıyla kıyaslanmamalıdır.
İçinde bulunduğu gelişim dönemi özellikleri bilinmelidir.
Tembel,yaramaz,dikkatsiz gibi ruhsal durumu zedeleyecek ve benlik saygısını azaltacak etiketlemelerden kaçınılmalıdır.
Çocuğu ön sıralarda oturtmak gibi düzenlemelerle uygun sınıf ortamı sağlanmalı,çocukla rahat iletişim kurabilecek zemin hazırlanmalıdır.
Çocukla sözel iletişim sırasında kısa ve net ifadeler kullanılmalıdır.
Hafızaları zayıf olduğundan öğrendiklerinin bellekte kalıcı olmasını sağlamak amacı ile çocuklara bir şey öğretirken mümkün olduğunca birden fazla duyuya hitap edilmesi gerekir.
Öğrenme Güçlüğü – Özel Eğitim İzmir