Otizm Nedir?
Yaygın Gelişimsel Bozuklukların en sık rastlananı Otizmdir. Otizm, Yaygın Gelişimsel Bozukluklar (YGB) sınıflandırması altında yer alan kategorilerden yalnızca biridir. Otizm, yaşamın erken dönemlerinde başlayan ve yaşam boyu süren nörogelişimsel bir bozukluktur; kaynağı psikolojik değildir. Otizmin temel özellikleri; sosyal ilişkilerin, bilişsel gelişimin, iletişimin önemli ölçüde bozuk ve anormal gelişimi, ilgi ve etkinliklerin belirgin sınırlılığıdır. Basmakalıp davranış örüntüleri, sözel iletişimde ve sosyal etkileşimde bozukluklar görülür. Otizmin ilk belirtileri 12. aydan önce fark edilebilir. Başlangıcı 36 aydan (3 yaş) öncedir; ancak çoğu çocuk 3 yaşından sonra tanı alır. Bozukluğun görünümü bireyin yaşı ve gelişim düzeyine bağlı olarak büyük farklılıklar gösterir. Otizm, yaşam boyu süren bir bozukluktur.
Otizm terimi zaman içinde yerini, Otizm Spektrum Bozuklukları terimine bırakmıştır. Otizm Spektrum Bozuklukları, Yaygın Gelişimsel Bozukluklarla eş anlamlı olup karmaşık bir gelişimsel yetersizlik anlamında kullanılmaktadır.
Bir bireyin Otizmli olması için, belli bir ırkta veya belli bir statüye sahip bir ailenin çocuğu olmasına gerek yoktur. Otizm dil, din, ırk, statü gözetmeksizin her bireyde ve her bireyin çocuğunda görülebilecek bir durumdur. Otizm tanılı bireyin kardeşlerinde de Otizm görülme olasılığı yüksektir. Otistik kardeşi olan bireylerde dil ve sosyal etkileşim alanlarında zorluklar gözlenebilir.
Tüm durumlar göz önüne alındığında Otizm aslında bir bozukluk değil, bir farklılıktır. Bu farklılık, Otizmli bireylerin yaşam koşullarını sınırlandırmaktadır. Çoğunluğa uyum sağlamakta zorlanan bu bireyler için yaşam çoğu zaman oldukça zor olabilmektedir. Bunun önüne geçmek de yine çoğunluğa bağlıdır.
Sağlıklı olarak nitelendirdiğimiz insanların çoğuna baktığımızda herkesin farklı kişiliklere sahip olduğunu görürüz. Kimisi utangaç, kimisi dışa dönüktür. Ancak normal göründükleri için bu kişileri yargılamayız. Otizme sahip olan bireyler davranışlarındaki belirgin durumlar sebebi ile dikkat çekmeye çok daha meyillidirler. Bunu kısmen bir kişilik olarak görmeye çalışmak, Otizmli bireyler için de Otizm sahibi olmayan insanlar için de çok daha kolay olacaktır. Bu özel bireylerin de yaşamaya hakkı olduğunun bilincinde olarak, Otizmli bireylere nasıl davranılması gerektiğini öğrenmek çok önemlidir.
Otizmin belirtileri nelerdir?
Aşağıda farklı alanlarda listelenmiş olan belirtilerin, çocuğunuzda varlığından şüpheleniyorsanız bir psikoloğa başvurmanızda fayda vardır.
–Sosyal etkileşim sorunları: Karşılıklı toplumsal etkileşimdeki bozulma çok belirgin ve süreklidir.
>6 ay ve sonrasında hiçbir gülümseme veya diğer sıcak, neşeli ifadelerin olmaması
>9 ay ve sonrasında seslere, gülümsemelere veya diğer yüz ifadelerine tepkinin olmaması
>Karşılıklı etkileşime girmede zorluk yaşaması (örneğin, göz kontağı kurmada, ce-e oyununda sıra almada)
>Sözel olmayan davranışlarda (göz göze gelme, yüz ifadeleri, yapılan el-kol hareketleri…) bozulmalar, yetersizlik
>Sıra dışı göz kontağı (örneğin, hiç göz kontağı kurmamak, çok kısa süreli kurmak ya da alışılmadık biçimde kurmak; örneğin, birdenbire gözlerini karşısındakinin gözlerine dikmek ve kaçırmak)
> Karşılıklı oyun becerilerinin yaşına uygun düzeyde olmaması
>Başkasının yaptıklarına karşı ilgisizlik (ortama birinin girmesi, ortamdan birinin çıkması, birinin konuşmaya başlaması gibi başka çocukların çok ilgisini çeken bazı olaylar karşısında ilgisiz kalmak; böyle durumlarda, gülümseme gibi hoşnutluk ya da ağlama gibi hoşnutsuzluk ifadeleri göstermemek)
>Konuşurken çok az jest ve mimik kullanmak
>Sosyal ortamların gerektirdiği mesafeyi ayarlayamamak (başkalarına fazla yakın ya da uzak durmak)
>Ses kullanımında sıra dışılık (konuşurken alışılmadık ses kalitesi ve vurgu özellikleri göstermek)
>Yaşına uygun akran ilişkileri geliştirememek, geliştirmek istememek; arkadaşlık kurmakta zorlanmak (çok az sayıda arkadaşa sahip olmak ya da hiç arkadaş edinememek)
>Akranları ile yaş düzeyine uygun ilişkiler kuramamak ve sürdürememek (kendi yaşıtlarıyla oynamada, konuşmada vb. çok isteksiz davranmak, kendisinden çok küçük ya da büyük kişilerle etkileşimde bulunmak)
>Yalnızca özel ilgilere dayalı ilişkiler geliştirmek (belli kişilerle, yalnızca belli ilgilere dayalı olarak -genellikle sevdiği konularda- etkileşimde bulunmak)
>Grup içinde etkileşimde bulunurken zorlanmak (iş birliğine dayalı oyunların kurallarına uymakta zorlanmak)
>Tek başına kalmayı tercih etmek (genellikle aile üyeleriyle ya da arkadaşlarıyla birlikte yaptığı pek çok şeyi yalnız başına yapmayı yeğlemek; örneğin TV izlemek, yemek yemek, oyun oynamak vb.)
>Belli olay ya da durumlara dikkatini çekme çabası göstermemek (örneğin; şaşırtıcı bir durum karşısında başkalarına işaret etmemek, bir şey başardığında başkalarıyla paylaşmamak vb.)
>Sözel övgü karşısında tepki vermemek (başkalarının kendisine yönelttiği övgü sözleri ya da sözel onaylamalar karşısında çok az tepki vermek ya da hiç tepki vermemek; örneğin, hoşnutluk belirtisi göstermemek)
>Sevinç, ilgi ve başarılarını diğer insanlarla paylaşma isteği içinde olmamak (ilgilendiği nesneleri göstermeme, belirtmeme gibi)
>Sosyal-duygusal davranışlarda sınırlılık
>Etrafındaki kişilerin farkında olmamak
>Başkalarının ilgisi karşısında tepkisiz kalmak (birileri kendisine seslendiğinde ya da kendisiyle etkileşmek istediğinde tepki vermemek, duymuyormuş ya da fark etmiyormuş gibi davranmak)
>Başkasının duygularını, ihtiyaçlarını anlamada yetersizlik (üzülen, ağlayan, kızan, sevinen vb. kişiler karşısında duyarsız davranmak; örneğin, üzgün birini rahatlatma çabası göstermemek)
–İletişim sorunları: İletişimdeki bozulma belirgin ve kalıcıdır ve hem sözel hem de sözel olmayan becerileri etkiler.
>Konuşmanın gecikmesi, hiç gelişmemesi ya da belli bir düzeye geldikten sonra durması veya gerilemesi (12 aylıkken “cıvıldama” denilen sesleri çıkarmaması, 2 yaşında tek bir sözcük bile söylememesi, 3 yaşında iki sözcüklük basit ifadeler (baba git vb.) kullanmamak)
>Konuşmaya başladıktan sonra basit bir dil bilgisi yapısı kullanmak ya da belli yanlışları tekrarlamaya devam etmek; sıra dışı ya da yinelenen dil kullanmak
>Karşılıklı konuşmada zorluk (karşılıklı konuşma başlatmada, sürdürmede ve sonlandırmada önemli sorunlar göstermek; örneğin, bir kez konuşmaya başlayınca konuşmayı uzun bir monolog şeklinde sürdürmek ve karşısındakilerin yorumlarını göz ardı etmek)
>Konuşma konularında seçicilik (kendi favori konuları dışındaki konularda çok zor ve isteksiz olarak konuşmak)
>Dili kavramada bozukluk (örneğin; basit şakaları, emirleri, soruları anlayamama)
>Konuşmanın hızı, tonlaması, ritminde ve vurgusunda bozukluk
>Sözel olmayan iletişim becerilerinde, taklit becerilerinde zorluklar (bay bay yapma, öpücük gönderme, “tel sarar“ gibi sosyal oyunlar, bebeğe mama verme, bebeği ayağında sallama, oyuncak arabayı yerde sürme, garaja park etme, “anne gibi” yerleri süpürme, “baba gibi” traş olma gibi)
>Başkalarının kendisine söylediklerini tekrarlamak; tekrarlayıcı konuşma (kendisine söyleneni tekrar etmek; televizyondan ya da herhangi bir yerden duyduklarını ilişkisiz zamanlarda ve bağlam dışı olarak yinelemek)
>Dilbilgisi yapılarına uygun konuşmamak; basmakalıp, yineleyici konuşma özellikleri göstermek (örneğin; sözcüklerin, cümlelerin anlamsız olarak yinelenmesi, anons ya da reklam müziklerinin yinelenmesi)
>Amaçsız konuşma; dili işlevsel olarak kullanmamak (kendisinin uydurduğu ya da yalnızca kendisine anlam ifade eden sözleri tekrarlamak)
>Ağır resmi ve didaktik konuşma özellikleri göstermek
>Gelişimsel düzeye uygun olan senaryolu oyunlarda sınırlılık; sosyal oyunlara ilgisizlik (oyuncaklarla evcilik, okulculuk, doktorculuk vb. hayali oyunlar oynamamak)
>Sembolik oyunlarda sınırlılık (bir nesneyi başka bir nesne yerine kullanarak oyun oynamamak; örneğin, çubuğu mikrofon olarak kullanmamak)
>Oyuncaklarla alışılmadık biçimlerde oynamak (örneğin, topu zıplatmak yerine sürekli olarak bir eliyle vurmak, legoları birbirine takıp bir şeyler yapmak yerine sıraya dizmek gibi)
–Sınırlı İlgi ve Tekrarlayıcı Davranışlar: Sınırlı, yineleyici ve basmakalıp davranış, ilgi ve etkinlik örüntüsüne sahiptirler.
>Değişikliğe aşırı tepki vermek
>Takıntılı davranışlar
> İlgi odağının kısıtlılığı; çoğunlukla sınırlı alanda, yoğun ve sıra dışı ilgilere sahip olmak (örneğin; astrofizik, uçak kazaları, sulama sistemleri; meteoroloji ya da beyzbol istatistikleri konularıyla ilgili olma)
>İlgi takıntıları (bazı konulara karşı çok ilgi duymak ve başka konuları dışlayarak sürekli o konularla ilgili konuşmak, okumak, ilgilenmek istemek)
>İlgi duyduğu konularla ilgili ince ayrıntılar anımsamak (kendi favori konularındaki en ince ayrıntıları bile ezbere bilmek)
>Belli düzen ve rutinlere ilişkin olarak çok ısrarcı olmak
>Belli etkinlikleri her zaman belli bir sırayla yapmak istemek (örneğin, arabanın kapılarını hep aynı sırayla kapatmak)
>Günlük rutinlerde değişiklik olmamasını istemek (örneğin, eve gelirken hep aynı güzergahı izlemek ya da eve geldiğinde önce televizyonu açıp sonra tuvalete gitmek ve bunu her gün bu şekilde yapmak)
>Günlük yaşamdaki değişiklikler karşısında çok tepki göstermek; en ufak bir değişiklik karşısında çok kaygılanmak ya da öfke nöbeti yaşamak (örneğin; yemek masasının yerinin değişmesi, perdenin değişmesi)
>Değişiklikleri daha kolay kabullenebilmek için meydana gelecek değişikliklerle ilgili önceden bilgi sahibi olmaya gereksinim duymak
>Basmakalıp ve kendine özgü hareket veya davranışlar göstermek (örneğin; parmak şıklatma, el çırpma ya da burma)
>Sıra dışı tekrarlayıcı beden hareketlerine sahip olmak (parmak ucunda yürümek, çok yavaş yürümek, kendi ekseni etrafında dönmek, durduğu yerde sallanmak, farklı bir beden duruşuna sahip olmak gibi)
>Sıra dışı tekrarlayıcı el hareketlerine sahip olmak (ellerini sallamak, ellerini çırpmak, parmaklarını gözlerinin önünde hareket ettirmek, ellerini farklı biçimlerde tutmak gibi)
>Nesnelerin asıl işlevi yerine parçaları ile uğraşmak (örneğin, arabayı sürmek yerine tekerleklerini döndürmek, oyuncak bebeğin gözlerini açıp kapatmak gibi davranışları tekrar tekrar yapmak gibi)
>Nesnelerin duyusal özellikleriyle çok fazla ilgilenmek (örneğin, eline aldığı her nesneyi koklamak ya da gözlerinin önünde tutarak ve evirip çevirerek incelemek)
>Hareket eden nesnelere çok fazla ilgi göstermek (örneğin, tekerlek ya da pervane gibi dönen nesnelere, akan su ya da yanıp sönen ışık gibi hızlı hareket eden görüntülere uzun sürelerle bakmak)
>Mekanik hareketlere çok fazla ilgi göstermek (oyuncakların dönen parçaları, açılır-kapanır kapılar, elektrikli vantilatör ya da diğer hızlı dönen nesneler gibi)
>Nesne takıntıları (bazı sıra dışı nesneleri -örneğin bir silgi ya da küçük bir zincir parçası- elinden bırakmamak ya da gözünün önünden ayırmak istememek)
Otizm tanısı konduktan sonra ne yapılmalı?
Otizmin kökleri çok erken beyin gelişiminde gibi görünmektedir. Ancak Otizmin en belirgin belirtileri 2 ile 3 yaş arasında ortaya çıkmaktadır. Erken tanı ve sonuçları kanıtlanmış davranışçı terapiler ve diğer etkili yöntemler ile erken müdahale, Otizmin belirtilerinin hafifletilmesinde çok ciddi bir öneme sahiptir.
Her otistik çocuk veya yetişkin benzersizdir ve kendine has özellikleri vardır. Bu nedenle her birey için onun özel ihtiyaçlarına yönelik bireysel bir eğitim planı oluşturulmalıdır. Bilimsel çalışmalar erken ve yoğun bir davranışsal müdahalenin, otistik küçük çocuklarda öğrenme, iletişim ve sosyal becerileri geliştirdiğini ortaya koymuştur.
İzlenecek yol; davranışsal tedaviler ve genellikle ilaçları içerir. Birçok Otizmli birey uyku bozuklukları, nöbetler ve gastrointestinal (mide-bağırsak) sıkıntı gibi ek tıbbi şikayetler de taşır. Bu koşullar öğrenme ve dikkat becerilerini de etkilemektedir. Bu nedenle ilaç kullanımı gerekebilir.
Bu süreçte en önemli kısım erken ve yoğun eğitim müdahalesidir. Aileyle yakın çalışacak profesyonel bir ekiple çalışmak, çocuğu eğitirken aileyi de bu eğitimin içine katmak çok önemlidir. Bu eğitim programı çocuğun sosyal ve öğrenme becerilerini geliştirmek için özel yaklaşımlardan yararlanır. Özel eğitim merkeziyle birlikte, çocuğun mevcut durumuna ve gösterdiği gelişime göre başlangıçta okul öncesi eğitim ve sonrasında diğer okul kademeleri bu sürece dahil edilebilir.
Sonuç olarak erken tanı konması ve erken tedaviye başlanması, bireyin olumlu yönde gelişmesini, topluma uyum sağlamasını kolaylaştırır. Özel eğitim desteği bu çocuklar için olmazsa olmazdır.
Eğitim müdahale programları neleri içerir?
Başlıca eğitim müdahale yöntemi, Uygulamalı Davranış Analizi(ABA)’dir. Tüm iyi eğitim programlarının belli ortak özellikleri vardır. Bunlar:
√ Haftalık olarak çocuk için yapılandırılmış eğitim/terapötik faaliyetler yer almalıdır.
√ Uzman terapistler ve/veya öğretmenler müdahale etmelidir. İyi eğitilmiş, Otizm tedavisi konusunda uzman ve deneyimli bir profesyonel ekip gözetiminde müdahale, çocuğa yardımcı olabilir.
√ Eğitim çocuğa özel olmalıdır. İyi tanımlanmış öğrenme hedefleri olmalı ve bu hedeflere ulaşmada çocuğun ilerleme durumu düzenli olarak değerlendirilmeli ve kaydedilmelidir.
√ Müdahale Otizmden etkilenen çekirdek alanlara odaklanmalıdır. Bunlar sosyal beceriler, dil ve iletişim, öz bakım becerileri, taklit, oyun becerileri, günlük yaşam ve motor becerileri içerir.
√ Programın içeriğinde akranları ile etkileşim olanakları olmalıdır.
Otizm tanısı alan bir çocuk bu tanıdan çıkabilir mi?
Bilimsel çalışmalar ve gözlemler göstermektedir ki, başarılı bir eğitim ve tedavi sonrasında birey artık tam olarak otizm kriterlerini karşılamıyorsa veya belirtiler hafiflediyse bu ilerlemek olarak adlandırılabilir. Çocuğun zamanla zeka, dil, sosyal uyum testlerinden, okul sınavlarından iyi sonuçlar aldığını görülebilir. Ama bu testlerden veya sınavlardan iyi sonuçlar alması otizmden çıktığı anlamına gelmez.
Otizm tanılı bir çocuk zamanla Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, Anksiyete Bozukluğu ya da Asperger Sendromu gibi nispeten yüksek işlevli formuyla karşımıza çıkabilir.
Otizme eşlik eden özellikler ve bozukluklar nelerdir?
Zeka Geriliği
- Epilepsi
- Davranış bozuklukları
- Öğrenme Bozukluğu
- Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite
- Psikiyatrik bozukluklar
Otizmin nedeni nedir?
Otizmin nedeni tam olarak bilinmemekle beraber, beyin yapısını veya işlevini etkileyen birtakım sinir sorunlarından kaynaklandığı düşünülmektedir. Bununla birlikte Otizm vakalarının çoğunda, erken beyin gelişimini etkileyen genetik ve çevresel faktörlerin bir arada Otizme neden olduğu da görülmektedir.
Otizm tanılı bireylerin önemli bir bölümünde, beyindeki anormal elektrik hareketlerine bağlı olarak nöbet, istemsiz hareketler, bilinç yitimi vb. nörolojik sorunlar da görülebilir. Otizm belirtileri bazı ruh hastalıklarını çağrıştırsa da, Otizm bir ruh hastalığı değildir. Yapılan bilimsel araştırmalar, Otizm Spektrum Bozukluğunun çocuk yetiştirme özellikleriyle ya da ailenin sosyoekonomik özellikleriyle ilişkisi olmadığını göstermiştir.
Gebelik sırasında ebeveyn yaşı (anne ve baba her ikisi de), özellikle gebelik sırasında annenin geçirdiği hastalık, doğum sırasında oksijen yoksunluğu gibi bazı zorluklar bebeğin beyin gelişimini değiştirebilir. Çevresel koşulların, genetik risk faktörleri ile kombinasyon halinde olunca Otizm riskini arttırdığı; Otizm ile beslenme ve aşılar arasında bir ilişki olduğu da düşünülmektedir. Bahsedilen bu nedenler hala araştırma aşamasındadır.
Otizm diğer Yaygın Gelişimsel Bozukluklardan nasıl ayrılır?
Rett Bozukluğunun görüldüğü cinsiyet ve bozuklukta görülen belirtilerin özellikleri ile; Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu en azından 2 yıllık normal bir gelişimden sonra belirgin bir gelişimsel gerileme görülmesiyle; Asperger Bozukluğu ise dil gelişiminde gecikmenin olması ile Otizmden ayrılır.
Sonuç
Otizmli olmak bir hastalık olarak nitelendirilmemelidir. Otizm bir farklılıktır. Dünya düzeni sağlıklı olarak kabul edilen insanların ihtiyaçlarına göre düzenlendiği için, farkları ile Otizme sahip olan bireyler hastalıklı olarak görülmemelidir. Otizmli bir bireyin, kendisinden farklı olan bir toplum içerisinde yaşaması zaten oldukça güçtür. Ancak bunun farklılığını ya da aynılığını; zorlaşmasını ya da kolaylaşmasını yine çoğunlukta olan insanlar belirlemektedir.