Gecikmiş Dil ve Konuşma
Dil ve konuşma birbirinden farklıdır. Dil, insanların birbirleriyle duygu ve düşüncelerini paylaşmak amacıyla kullandığı ortak kurallar sistemidir. Bir dil, yalnızca konuşma dilini akla getirmemelidir; yazı ve işaret kullanımı da bir dildir. Konuşma ise bu duygu ve düşünceleri içeren kuralların gerekli organlar yardımıyla fiziksel olarak üretildiği sistemdir. Bir çocuk, duygu ve düşüncelerini aktarmak için gerekli dilbilgisine sahip olabilir fakat konuşma organları (dil, dudak vb.) işlevini gerektiği şekilde yerine getiremediğinden konuşamayabilir. Diğer yandan, başka bir çocuk konuşma organları işlevini kusursuz yerine getirdiği halde dil gelişimindeki bir aksaklık nedeniyle konuşamayabilir ya da her ikisi de aynı anda görülebilir.
Konuşma problemine örnek: Özcan 4 yaşında. Sorulara doğru cevap veriyor, isteklerini veya çevresindeki durum veya nesneleri sözel olarak ifade edebiliyor. Ancak aile üyeleri ve/veya yeni tanıştığı kişiler tarafından söylediklerinin çoğu anlaşılmıyor veya yalnızca en yakınındaki kişiler tarafından anlaşılabiliyor.
Dil ve konuşma problemine örnek: Özge 4 yaşında. Söylenenleri anlamasına rağmen isteklerini ve ihtiyaçlarını sözel olarak beklenen düzeyde ifade edemiyor; yani tek sözcükle veya basit cümlelerle ve bunun yanında zorda kaldığında işaretlerle iletişim kuruyor. Diğer yandan bu çocuğun söyledikleri de en yakınındakiler dışında diğer kişiler tarafından kolaylıkla anlaşılmıyor.
Bir çocuk eğer başkalarının söylediklerini anlamakta (alıcı dil) veya kendi duygularını, düşüncelerini yeterli düzeyde sözel olarak aktarmakta (ifade edici dil) güçlük yaşıyorsa o zaman bu bir dil bozukluğudur. Diğer yandan eğer bir çocuk konuşma seslerini doğru veya akıcı bir şekilde üretmekte zorluk yaşıyorsa o zaman bu bir konuşma bozukluğudur. Dil ve konuşma sorunları çocuklarda birbirinden ayrı görülebileceği gibi birlikte de görülebilmektedir.
Normal dil ve konuşma gelişimi
Bebeğin işitme sistemi, hamileliğin son üç ayında iyice gelişmektedir ve bebek ana rahminde pek çok sesi duymaya başlar. Bebek kendi anadiline ait vurgularla ve amniyo sıvısı yoluyla kendisine ulaşan annesinin sesiyle de çok ilgilidir. Bu şekilde, konuşma ritimleri, doğduğunda çocuğun beynine yerleşmiş olur.
Doğumdan sonra bebekler konuşmalarını sağlayacak organları henüz zihinsel ya da fiziksel olarak kontrol edemese de, çoğu zamanlarını annelerinin sesini dinleyerek geçirir ve dil ile ilgili her türlü bilgiyi kaydederler. Aslında bebekler ilk sözcüklerini söylemeden çok önce farklı istekler için farklı ağlama tonları, gülme ve agulama gibi pek çok iletişim yolunu kullanabilmektedirler. Yani bebekle ilk iletişim onun dili anlaması veya kullanmasından çok önce başlar.
- Agulamak, gülmek ve anlamsız sesler çıkarmak bebeklerin ilk konuşma girişimleridir. İlk yaşlarının sonlarına doğru, anlamlı konuşma benzeri sesler çıkarırlar(cıvıldama evresi).
- İlk anlamlı sözcükler aydan sonra üretilmeye başlar. Bu noktada bireysel farklılıklar olabilmektedir: bazı bebekler anlamlı sesler çıkarmak için sürekli çabalarken bazıları buna hazır olana kadar bekleyebilirler.
- aydan sonra bebeklerin yeni sözcük öğrenme süreçleri oldukça hızlanır ve bir haftada bile büyük değişimler görülebilir. Bu dönem çocukların sözcük dağarcıklarının hızlı geliştiği dönemdir, fakat bir dili öğrenmek tek tek kelimeleri üretmekten daha fazlasını gerektirir. Sözcükleri birleştirerek, yerlerini değiştirerek, belirli hece veya sesler ekleyerek ve bunun gibi kuralları kullanarak farklı anlamlar üretebilmek gerekir, bu dilbilgisidir.
- Çocuklar 2 yaşından önce dilbilgisini sözcüklerle birlikte jest-mimik gibi işaretleri kullanarak gerçekleştirmektedir.
- 2 yaş civarı çocuklar sözcükleri birleştirerek, farklı anlamlar oluşturmak için işaretleri azaltarak dil bilgisel kurallardan faydalanmaya başlarlar.
- 2 buçuk yaşından sonra sözcük dağarcıkları hızla gelişmekte, ürettikleri cümleler anlamsal ve dil bilgisel açıdan zenginleşmektedir.
- 4-5 yaşına gelindiğinde artık çocuklar bir yetişkine isteklerini, ihtiyaçlarını, ilgilerini uzun ve karmaşık cümlelerle zorlanmadan ifade edebilmekte ve çevresinde duyduğu şeylerin çoğunu rahatlıkla anlayabilmektedir.
Dil ve/veya konuşma bozukluğunun belirtileri
–Kısıtlı sözcük dağarcıkları vardır.
–Hiç konuşmayabilirler ya da konuştukları anlaşılmayabilir.
–Kullandıkları eylem kelimelerinin çeşitliliği çok azdır. Genellikle basit ve yaygın olanları kullanırlar.
–Yutma, çiğneme, salya akıtma sorunları olabilir.
–Düşünce ve isteklerini anlatmada zorlanabilirler.
–Jest, mimik ve işaret kullanmaya yönelebilirler.
–İletişim kurmaya karşı isteksiz davranabilirler.
–Yaşıtlarındansa yetişkinlerle iletişim kurmayı tercih edebilirler. Örneğin, kreş veya anaokulunda sınıf arkadaşlarından çok öğretmenlerle konuşabilirler.
–Çevrelerindeki seslere, konuşmalara ilgisiz davranabilir, dinlemiyor gibi görünebilirler.
–Anlaşılması zor sesler çıkarabilirler.
–Çevreleriyle ve girdikleri yeni ortamlarda uyum güçlükleri gözlenebilir.
–Yalnız kalmayı tercih edebilirler.
–Erken dönemde (24-30 ay), sözel ifadeleri anlamakta zorluk yaşayabilirler.
–İsteklerini, düşüncelerini dile getirirken hoş olmayan (vurma, çarpma, ağlama, bağırma gibi) tepkilerde bulunabilirler.
–Kavramları geç ve uzun zamanda öğrenebilirler.
–Bellekleri zayıf olabilir.
–Öğrendiklerini kullanmada güçlükler yaşayabilirler.
Bu belirtilerle ilgili olarak vurgulanması gereken, bu tür özellikler taşıyan çocukların mutlaka dil ve/veya konuşma bozukluğuna sahip olacağı değil; yalnızca bu bozukluklar açısından risk taşıdığıdır. Bu nedenle, çocuk bu ve bunlar gibi belirtiler gösteriyorsa bir uzmana danışmakta fayda vardır.
Yanlış olmasına rağmen yaygın olan düşünceler!
- Erkek çocuklar geç konuşur.
- Kendi kendine geçer.
- Yaşı daha küçük. / Daha çok erken.
- Zaten konuşmuyor, uzman da değerlendiremez.
- Ablası/abisi/babası/annesi de böyle geç konuşmuştu.
- İnadından konuşmuyor.
- Okul başlayana kadar bekleyin.
- Çekingen bir çocuk, ondan hiç konuşmaz.
Çocuğumun yaşadığı geçici bir gecikme mi, yoksa bir bozukluk mu?
Çocuklar bazı becerilerde yaşıtlarına göre geri kalabilir; bunu kısa sürede toparlayabilir, hatta daha da iyi olabilirler. Bir çocuğun yürüme, yemek yeme, tuvaletini öğrenme gibi becerileri normal gelişirken konuşması gecikebilir. Tüm çocukların genel kabul görmüş gelişim aşamaları vardır. Bunun yanında, bazı çocukların kendine özgü bir gelişim zamanlaması olabilir ve konuşmaya yaşıtlarından biraz erken veya geç başlayabilirler. Ebeveynler çocuklarında herhangi bir şeyden şüphelendiklerinde çocuklarının performansını diğer çocuklarla karşılaştırırlar ve çoğunlukla doğru zamanda bir şeylerin yolunda gitmediğinin de farkına varırlar. Endişelenirler ve önce en yakınlarına, daha sonra en yakınlarındaki uzmana danışarak aydınlanmak isterler.
Aileler ya da bu konuda uzman olmayanlar tarafından, ayrımına varılması güç nokta, çocuğun konuşmasının gecikmiş mi; yoksa bir dil veya konuşma bozukluğu mu olduğu ve bunlardan öte bu sorunu kendi başına aşıp aşamayacağıdır.
Gerçek şudur ki, dünyanın birçok ülkesinde yapılan çalışmalarda okul öncesi ve okul çağındaki çocukların neredeyse % 10’undan fazlası dil ve konuşma bozukluğuna sahiptir. Basit bir ifadeyle, bu çevrenizdeki her 10 çocuktan birisi demektir. Yani doktorunuzun veya çevrenizin örnek gösterdiği geç konuşan abi, abla, amca, teyze, komşu çocuğu vb. kişilerden birçoğu dil ve konuşma sorunundan muzdariptir. Bilinen bir diğer gerçek de, konuşması gecikmiş çocukların birçoğunun bunu dil ve/veya konuşma bozukluğu olarak okul çağına ve yaşamlarının daha sonraki dönemlerine kadar devam ettirdikleridir.
Neden bir uzmana danışılmalı?
Dil ve konuşma bozuklukları alanında uzman olmayan kişiler tarafından, kulaktan dolma bilgilerle desteklenerek beklemeniz tavsiye edilebilir ve bu doğru bir tutum olmayabilir. Arabanız bozulduğunda birilerinin “bekleyip görelim”, ”komşunun arabası da geç çalışmıştı” gibi sözleriyle alacağınız risk en fazla arabanızı kaybetmenize yol açabilir. Ancak söz konusu çocuğunuz olunca, alacağınız riskler çocuğun yaşamının sonraki dönemlerinde sosyal, psikolojik ve davranışsal problemler ve öğrenme güçlüğü gibi ilerledikçe geriye çevirmesi zorlaşan sorunlara yol açabilmektedir.
Eğer çocuğun iletişiminde bir gecikmeden, bozukluktan ya da farklılıktan şüpheleniliyorsa bu konuda uzman kişiler tarafından değerlendirilmesini ve gerekiyorsa eğitim görmesini sağlamak açısından erken tanı çok önemlidir. Yapılan birçok araştırma göstermektedir ki; çocuğun dil ve konuşma problemi ne kadar geç tanılanırsa çocuk o kadar yavaş gelişim gösterir. Bir çocuk belirli bir yaş döneminde (örneğin, 24-30 ay arası) yaşıtları hızlı bir gelişim gösterirken yavaş bir gelişim gösteriyorsa, bu çocuk aradaki farkı kapatamadıkça dil problemi daha da büyüyüp, eşlik edecek sosyal ve psikolojik problemlerle daha karmaşık bir hal alabilir.
Çocuk yalnızca basit bir gecikmeye sahipse bile kulaktan dolma bilgilere inanmak yerine bir uzmana başvurulmalıdır. Uzman, çocuğun dil ve konuşma becerilerini kapsamlı şekilde değerlendirecek ve sonucunda sizi evinize “bekleyip görelim”den öte, çocuğun iletişim becerilerini güçlendirecek birçok fikirle uğurlayacaktır veya belirli aralıklarla kontrol etmek isteyecektir.
Gecikmiş dil ve konuşma bozukluğunun sebepleri
İşitme engeli; zeka geriliği; yaygın gelişimsel bozukluklar (otizm, asperger sendromu vb); dudak-damak yarıklığı; serebral palsi; özgül öğrenme güçlüğü/disleksi; olumsuz çevre koşulları; anne-baba ya da çocuğa bakım veren kişilerin yanlış tutumları; dil ve konuşma gelişimini destekleyici uyaranların azlığı; genetik aktarımlar; işitme kaybı; bilişsel veya nörolojik bozukluklar(hidrosefali, havale vb. ); doğum öncesinde, sırasında ya da sonrasında oluşan sorunlar; sebebi belirlenemeyen durumlar gibi çok çeşitli nedenlerden ötürü çocuğun alıcı dil (konuşulanları anlama) ve ifade edici dil (konuşarak kendini anlatabilme) becerileri yaşıtlarıyla aynı düzeyde gelişmeyebilir.
Sonuç olarak gelişim sürecinin her evresinde, çocuğun çıkarması gereken sesler ve gerçekleştirmesi beklenen davranışlar farklıdır. Genel olarak çocuklar bu evreleri aynı yaşlarda tamamlarlar; ancak her çocuğun kendine özgü bir gelişim seyri vardır. Bu nedenle, kimi çocuklar bazı becerileri daha erken dönemlerde gerçekleştirirken, kimileri daha geç yaşlarda aynı gelişim seviyesine ulaşırlar. Çocukların gelişim düzeylerinin tespit edilebilmesi amacıyla geliştirilmiş olan bir takım değerlendirme envanterleri ve testler aracılığıyla çocuğun gelişimini takip etmek ve varsa sorunları, aksamaları tespit etmek mümkündür. Dil gelişimiyle ilgili değerlendirmelerin, bir uzman tarafından mümkün olan en erken dönemde yapılması gerekir.